Süslü kelimelerle doldurduğumuz hayatımızda koyduğumuz üç noktaların hiçbir zaman farkına varamadık biz… Hep daha iyisine koşar adım giderken ardımızda bıraktığımız şeylerin de daha iyisi olduğunu unutarak yaşadık ömrü hayatımızda. Sırtımıza vurulan semeri biz, kendimiz bile isteye hatta böbürlenerek taşıdık. Hiç fark etmedik, fark edemedik.. Belki de fark etmek istemedik. Çünkü fark etmek, herkese, her şeye bir baş kaldırış değil midir bu hayatta? Bunun yükünü taşımak istemedik belki de?.. Önümüze koyulan seçeneklerin arasından bir yol seçmek hep daha kolay geldi bize. Ve öyleydi de. Hep, daha kolay, daha cazip, daha otoriter, daha görkemli…
Bizim düşünmemize gerek kalmadan kendimiz için en iyisinin bize sunulduğundan hep daha emindik. Ama hiçbir zaman seçtiklerimizin bizim istediklerimiz olduğu konusunda emin olamadık, olamazdık da… Hayatın karmaşasında kendimizi bulmaya çalışmadık bile.. Korkuyorduk belki de. Bizi çevreleyen kabuğu kırıp, alışılanın dışına çıkmaktan, kendimiz olmaktan hep korktuk. Korkmamamız gereken her şeyden korktuğumuz gibi. Kimden öğrendiğimizi bile bilmiyorduk ama korkuyorduk işte… Bize gösterilen yeri hedef olarak belirliyor ve onun için var gücümüzle çabalıyorduk daima. Keşke bir kez olsun kendimiz için çabalasaydık… Belki o zaman her şey çok farklı olabilirdi. Bazen aklımıza takılan o zor soruların cevaplarını aramaya koyulsaydık, hayatımızda üç noktalarımız dahi olmazdı belki de…

Yorumlar
Yorum Gönder